22 Ağustos 2010 Pazar

AB MUHABBETİ VE HIYAR

Kutsal bir metnimizde mealen “kişi sevdiğiyle beraberdir” der. Herkesin birilerini sevmeye, muhabbet beslemesi ve hatta ona aşık olması bile tabii bir seyr-i sülük olduğu ve hiçbir mahluk tarafından kınanamayacağı aşikardır. Esas problemin ve biz gurebayı üzen ola-yın münafıklık olduğudur. Yarım asırdır AB’ye neredeyse küfreden, dünyada her ne türlü felaket gelirse başımıza batıdan ve batının ba-tısından geldiğini seslendiren partiler, müderrisler, bürokratlar ve sair aza ve cevarihler, bu konuda kitaplar, makaleler ve tebliğler sunan canibiyatımız ve evlatları tamamen birer diyalog süvarisi ke­sildiler. Kimsenin duygu ve düşüncelerine karışmak diye bir hakkımız yok demiştik. Yalnız eskiden AB felaketi diye söze başlayan vatan-daşlarımızın herhangi bir tövbe ve istiğfar faslı çekmeden adeta bir zamanların ideolojik simgesi halini alan badem bıyıklarını perma­tikle aşağı indirerek bir bakıma tebdil kıyafet eylerken öbür taraftan yeniden uyum sağlamaya gayret ettikleri ideolojilerinden kâm al-maya çalışmaktadırlar. En ağırıma giden şeyin bu eski arkadaşları-mızın geldikleri statülerinde zaman zaman beyanatlar vererek, hemen hemen bütün beyanat ve yazılarında şu bahtsız cümleyi is-ti’mal etmektedirler. ”AB’ye girme sürecinde” mutad olarak katıldı-ğım ulusal veya uluslar arası toplantılarda söz konusu eski kudemadan dostlarımız mikrofonda veya yazıda bir batılı hayranı gibi kendinden geçerken yapılan oturumların ortasında onbeş dakika or­tadan kaybolup geri gelerek koltuklarına oturup endam etmektedir­ler. Bu dostlarımızın kulaklarına hocam nereye gidiyorsun? Yavaşça tapınmaya gidiyorum. Gittiği mescitte tanrıya tekmil vererek, hey yüce çalap vallahi sana bağlılıklarımı arz ediyorum diyorsunuz. Dö-nüşte kürsüye çıkıp konuşmasında AB’ye ve onun da patronu olan emperyalist ABD’ye selam hürmet ve bağlılıklarınızı sunuyorsunuz. Vallahi ve de billahi kiramen katibinin kafası karışıyor. Sizin kime ait olduğunuzu tespitte zahmet çekiyor dersem hakkım olsa gerektir. Çünkü AB’ye bağlı olduğunu açıkça söyleyip ona göre tavırlaşanlarla; kesinlikle batıya ve her türlü emperyalizme karşı olduğunu ifade edip bu minval üzere faaliyet gösterenlerde de hiçbir problem yoktur.
Ancak şarkla garp arasında dans edenleri ve hatta kutsalımızı da buna alet edenlerin encamını hep beraber seyredeceğiz!
Vakti zamanında zatın birisi ömrünün bir kısmını Müslüman ola­rak bir kısmını da Hıristiyan olarak geçirir. Eceli de gelince emane­tini teslim eder. Ancak Anacağızı hayattadır. Büyük bir feryadı figanla ağlar. Onu teselli etmeye çalışanlara da, evladım oğlumun öldüğüne ağlamıyorum. Benim de, oğlumun da yaşı kemale ermişti; ancak benim üzüldüğüm konu şudur: Oğlum önceleri Müslümandı, ancak Hıristiyanlığa geçince Hz.Muhammed ona küstü. Son yıllarını da Hı-ristiyan olarak geçirmişti. Tam İsa’nın gözüne girmişken Azrailin kor­kusundan müslümanım demiş, Musa oğlumu kesinlikle muhatab almaz. Hz. Muhammed de ona kırgın, İsa da ona kızgın. Oğlum ca­miyle kilise arasında kaldı. Şimdi onun hali pür melali ne olacak, ona ağlıyorum. Bu hikaye benim zihnimde her yerde ve her mekanda AB süvarisi kesilirken bir taraftan da Yüce Çalabın huzuruna durup, hey rabbül alemin senin azametin karşısında durmadan sücûd yapıyo-rum demelerini canlandırıyor. Vallahi anlaşılan siz yüksek politika yapıyorsunuz. Batıyı ikna etmenize ve ettiğinize diyecek hiçbir şeyi-miz yok, ama Yüce Çalabı nasıl ikna edeceksiniz bilemem.
Atatürk’ün mürşidi Ziya Gökalp ve Mustafa Kemal Batının mede­niyetini almalıyız diye tavsiye ediyor.
Hz. Muhammed’in de “İlim müslümanın yitiğidir. Onu nerde bu­lursa almalıdır. Yine “İlim Çin’de de olsa gidin onu alın” gibi hadis­leri var.
Dünya medeniyetinden istifade etmek için ne milli ve ne de iti­kadî engel yoktur.
Körü körüne reddi miras edip yeryüzünden silinmemize ne gön­lümüz razı olur, buna millet olarak, ne de müsaade ederiz. Şartlar ne olursa olsun.
AB muhabbetine yeterince değindikten sonra gel gelelim bizim hıyar meselesine. Bu gün hıyar deyip geçmeyin. Gerek Kıbrıs ve gerek bizim memleketimiz hıyar oğlu hıyar yetiştirmekte mahir olduğu gibi hıyar seracılığı ve her mevsim turfandacılığı açısından dünyada ha-tırı sayılır bir ülkedir. Bu hıyar sebzesinin ihraç edilmesi büyük bir döviz girdisine vesile olduğu gibi bu zerzevatın seyri süluku ve sev-kıyatı özel bir itina, hassasiyet, ambalaj ve daha önemlisi zaman ve sürat meselesidir.
Geçenlerde sebze ve meyva ihracatçısı bir dostumla mükâleme yaparken Ali Efendi bayağı içerlenmişti. Bana, hocam biz frigo araç-larımızla özel hazırladığımız zerzevatı AB’ye ihraç ederken, özel an-tlaşmalarımız olmasına rağmen kapılarda bizi haksız yere fazla bekleterek meyva ve sebzemizin çürümesine sebep oluyorlar demişti. Bu hadise bana yıllar önce bir büyük elçimizin konferansını hatırlat-mıştı. Bu beyefendi bizi AB’ye ne alırlar ne de almazlar. Peki ya ne ya­parlar bizi diye sorduğumuzda, AB’nin kapısında bekletirler, demişti. Geçen yıllar da bu hariciyecimizin ne kadar haklı olduğunu ortaya koymaktadır.
Makalemizin encamında AB bizim Türk Milletinin hıyarlarına yan-lış yapmıştır. Size soruyorum: Bizim hıyarlarımızın AB’ye girmesine tahammül göstermeyen anlayışın bizi içlerine sindirmeleri pek de mümkün görülmemektedir. Bugün AB’nin bütün çeptırlarına başka gözle evet deyip bila kaydüşşart her şeye, her şarta uyum sağlama-mıza rağmen bir hıyarımıza bile hayat hakkı tanımayanlara ve bu efali anlamamakta ısrar edenlere iyi hıyarlıklar demekten başka bir şey bulamıyorum. Vesselam.

1 yorum:

  1. Hard Rock Hotel & Casino Pittsburgh, PA - Mapyro
    Get directions, reviews and information for Hard Rock Hotel & Casino 창원 출장마사지 Pittsburgh, PA. Hard 포항 출장샵 Rock Hotel & 군포 출장마사지 Casino 이천 출장샵 Pittsburgh, PA. 아산 출장샵

    YanıtlaSil