22 Ağustos 2010 Pazar

HER MEVSİM HIYAR MISIN

Hey hıyaran hemşerim unutma ki bir bakıma nefislerimiz kalıcı ancak mevsimler gelip geçici olduğu gibi aynı zamanda tekerrür edi­cidir. Kış mevsimi geldi diye bir avuç arpayı, bir tutam samanı kıy-mete bindirip dostlarını azad edersin. Tamam anlaşıldı. Makyavelist bir perspektife göre en doğrusunu yaparsın. Kış elbette bir gün gelip geçecek. Ömrü vefa etmeyenler bahara çıkmayacak. Ancak unutma ki bazı eşeklerin ömrü uzun olur. Vakit gelip çatmadığı takdirde, ne kışın sert şartları ne de açlık onları ortadan kaldıramaz. Bir gün gelir bahar gelir havalar ısınır otlar fışkırır, bereket gelir senin de bir yük hayvanına ihtiyacın olur. Her zamanki gibi hiçte utanmadan ahırdan azat ettiğin o eski hemcinsini arar bulursun. Hatta birileri onu sa-hiplenmişse kavga çıkarır bu boz eşek benimdi. Ben onu daha sı-payken kış dolayısıyla azat etmiştim der. Eğer gücün yeterse o eşeği yeniden sahiplenip isti’mal edersin. Ama hiç utanmazsın. Çünkü bu ahval senin gerçek kimliğin ve gerçek yüzündür. Özetle sen o kadar alçak, şerefsiz, adi bir mahluksun ki senin her geçtiğin yerden biten otlar eyvah bir münafık geliyor beni çiğneyecek diye endişelenirken geçtiğin yollar bizar görüştüğün ins ve cin tedirgin ve seni gören hay­vanat müteessir. Sen öyle bir hıyarsın ki dünyada ve hatta kainatta ne kadar fikir ve inanç yelpazesi varsa hepsine mensupsun. Seni ta-nıyınca düalizmi bile itikadi açıdan münasip bir akaide şekeri olarak görmemek na mümkün. Sen kainatın menfaat lobileriyle hemhal olurken hassaten müslümanım dersin. Amma bu zaviyeden de bir ta­raftan milliyetçileri hoplatırsın, bir taraftan tarikatçıları hoplatırsın. Tarikatın sorulduğunda da hıyariyenin bütün kollarına mensup ol-duğunu ve hepsinin benden sorulduğunu ima edersin. Cemaatlere gelince girmediğin mahfil yoktur. Hepsiyle çok iyisin. Hangisine so­rulsa bizdendir derler. Nemalanmadığın kaynak, dibine işemediğin duvar kalmadı. Altında zıbarmadığın söğüt kalmadı. Arkadaş, ger­çekten sen kimsin? Sende kendini bildiğin ve tesettür ettiğin gibi bir hıyarsın. Hıyarın ömrü bir haftadır. Ancak ömrünü uzatmak için sa­lamura olup birkaç yıl uzatma gayretlerine rağmen sen sadece ve sa­dece bir hıyarsın. Hıyarın hıyar olmaktan başka bir özelliği yoktur. Hıyar kainatın neresinde nerede, nasıl, ne zaman ve hangi makama hizmet ederse etsin hıyar hıyardır. Özel bir hıyara rastlanılmadığı gibi hıyara özel bir payeye rastlanılmamıştır. Yalnız hıyarın hakkını ye­meye hakkımız yoktur. Hıyar eskiden sadece ve sadece yaz mevsim­lerinde bir görünüp kaybolurken şimdilerde seracılık ve hormon sa­yesinde senenin her mevsiminde ve her gününde ve de gecesinde bol miktarda üretilip dünya insanına din, dil, ırk ve cinsiyet gözetmeksi­zin her zaman ve her mekanda varlığını sürdürüp kendisinden bah­settirip mutlaka bir kesin rükün olma özelliğini sürdürmektedir. Hıyar Yahudiler başta olmak şartıyla ki kutsal Kur’anda geçtiği gibi Yahudilerin dünyalık isterken servetle birlikte ilk arzularından biri de HIYARDIR. Bilahare Hıristiyanların vaftiz törenleri dahil bütün sof-ralarından eksik olmaz. Hele hele bizim Müslümanlara gelince Hz. Muhammedin hadisine de malzeme olmayı bir şekilde başarmış ol-masına rağmen tesciliyeti yoktur.
Cumhuriyet dönemine gelince de bir taraftan dincilerin, solcula-rın, sağcıların sofrasından ayrılmamış olan hıyar hele hele çilingir sofralarının ana rüknüdür. Müskirat içerken ciğerleriniz yanarken hart diye bir Çengelköy hıyarı dişlerseniz içiniz açılır. Bu da çok güzel bir tespit amma Nakşilerin, Kadirilerin, Bektaşilerin, Melamilerin, dürzülerin, Şiilerin ve bilumum İslami zenginliklerin ve çeşitlerin sof-ralarına misafir olursanız göreceğiniz en önemli rükün dünyevi olsun uhrevi olsun askeri olsun ve hatta bürokratik olsun her mensubiye­tin her dem hıyarı hart diye dişleyip kütür kütür yemeleridir. Halbuki benim tespitlerime göre bazı nimetlerin bazı aidiyetlerinin olduğu en azından bir mevsime ait oldukları şeklindedir. Mesela benim bildiğim şerefli haysiyetli bir meyve vardır ki bunun adı yeni dünyadır. Bütün meyveler baharda çiçeğini açıp meyvesini olgunlaştırdığı halde; özgün şerefli aykırı sıra dışı bir meyve olarak yeni dünya bütün kai-natın ve bütün mevsimlerin inadına o çiçeğini sonbaharın soğuk günlerinde açıp meyvesini kışın pişirip baharın serin ilk günlerine hazırlayıp insanlığın hizmetine sunmaktadır. Demek ki bir meyve bile isteyince bütün meyvelerden farklı olarak inadına ve bütün ilklim şartlarının zorluklarına rağmen hey efendiler bakın işte ben de varım diyebiliyor. Ama ya sen hıyar çok kolaycı ve çok politiksin. Geçen­lerde tapındıktan sonra Kavaklı İskele Mescidi’nin bahçesindeki ye­nidünya ağacının serencamını ve çiçeklerini Çalap dostu Galip Boztoprak’a gösterip anlattığımda bayağı heyecanlanıp yenidünyanın çiçeklerini koklayarak bu kadar güzel kokuya Asitanede vasıl olma-dım demişti. Ben de içimden pek tabiidir ki O yenidünya ağacı onun davası ve iddiası var. O kocaman ve zalim bir mevsim olan kışa karşı cihat açmış meyvesini oluşturmak için yola koyulmuştu. Bu vesileyle kendi köyümün camisinin bahçesine diktiğim yenidünya ağacının da kocaman bir ağaç olduğunu ve çevredeki canlıların ondan istifade ettiğini de öğrendiğimde bayağı bahtiyar olmuştum. Bence Müslü-manım diyebilen bir neferin yenidünya ağacı gibi iddialı olması ge­rekir. Çünkü o çok şerefli ve mübarek bir ağaçtır. Bu vesileyle hıyar yetiştirmek isteyenlere de bir tavsiyem var. Hıyar her yerde ve her şartta yetişir. İki çekirdek dikip dibine işediğiniz her hıyar tohumu bir ay sonra size her türlü ve her marka ve çapta hıyar verecektir. Fakat gül ağacının ve onun gibi şerefli bitkilerin dibine kesinlikle işenmez. Eğer böyle bir yanlış yapacak olursanız bu bitki küser ve kurur. Size gelince ankaribüzzemanda çarpılırsınız ha!
Hepsi bitki ve nebatat amma velakin gül nire, lale nire, yenidünya nire, hıyar ve hıyaroğlu hıyar nire. Bunların hepsini herkes bilir amma söylemeye makatları tutmaz. Hele hele kalem sürtmeye kim­senin gözü kesmez.
Şimdi taktir sizin. İster hıyar olup bütün kainatı seyreder ve her sofraya harcıalem olur bütün bağırsakları şişirir girer çıkarsınız, ister yenidünya ağacı gibi idealist olursunuz ya da Gül ve lale gibi Resu-lullahı, Tanrı Tealayı remzeder şeref ve haysiyet sahibi olursunuz.
Bu vesileyle başta kırıkhıyar, hırhınnik hıyar bir zamanların zayıf-i nizar olup, bilahare semirten hıyarına ve cümle münafık ve finnik hıyaratına ihtarımdır ki aranıza ebucehili ve araform piç medeniye­tin temsilcisi Abelül çüş gibi malzemelerinizi alıp planlarınızı reor­ganize edip durmayın. Her hıyar durup durduğu yerde dursun. Yoksa her hıyarı ayrı bir sarhoşa meze yapacağımızı ve akıbetlerinin Anüs ziyafeti olacağını unutmasınlar.
Hey moloz hıyar öyle mabeyn arasından kendini önce setredip sonra strese girip tekrar endam eyleme. Biliyorum her kış mevsi­minde olduğu gibi uzaklaşır ve yine her bahar gelince utanmadan sı-kılmadan haya etmeden sanki 50 senelik günahsız, hatasız, kusursuz bir dostmuşçasına karşıma dikilme. Biliyoruz ihtiyaca binaen bu kış çok sert ve uzun sürecek amma bu gelecek olan bahar bir daha bit­meyecek. Sakın ha baharda kesinlikle karşıma çıkma! Bizden söyle­mesi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder