İnsanoğlu haddi zatında sürekli yaşlanmaya yüz tutan bir çocuktur. Doğarken çocuktur, ergenlikte çocuktur, büyürken çocuktur, ye-tişkinlikte çocuktur, olgunlukta çocuktur, hele hele yaşlılıkta ise aslına rücu etmiş bir çocuktur. Eğer bu azmanlaşmış çocuk vakti za-manında çocukluğunu yaşayamamış ise o tamamen bir çocuktur. İşte o çocuğun ne zaman, nasıl, ne yapacağı belli olmaz. O mahza bir çocuktur. Hitler’in, bir taraftan insanlık katliamı yaparken öbür taraftan kapalı kapılar arkasında misket oynadığı da malumumuzdur.
Bu çocuklar eğer çocukluklarını yaşayamamışlarsa, geldikleri statü ne olursa olsun hayat onlar için bir oyun ve oyuncaktan ibaret olup hesap ve kitap faslının olacağına imkan ve ihtimal vermedikleri içun kafalarına taktıkları muhataplarını çocukken oynadıkları savaş oyuncaklarına benzetip onları sanki şakaymış gibi ortadan kaldırma faslında her türlü hile, desise, yalan, dolan ve iftira mekanizmasını devreye sokup bir şekilde düşmanlarını ortadan kaldırmayı başarır-lar başarmasına ancak, gerçek hayata döndüklerinde bir de bakarlar ki, eyvah bu oynadığım oyun da, muhataplarım da yine çocukken oy-nadığım oyuncaklara benzemiyormuş. Çünkü çocukken oyun ve oyuncaktan sonra hayat seyri eskisi gibi devam edip oyundan ve oyuncaktan geriye bir maraz kalmayıp oyun faslı büyüyene kadar devam ediyordu. Yani savaş sonrası harabe ve mukatele söz konusu olmuyordu. Ancak şimdi durum çok farklı, yaşın elli oldu. Belli bir sorumluluğun var. Çevrendekilerin de bir pozisyonu var. Eğer sen bunların farkında değilsen ve değerlerimizin hatırına buraya kadar her şeye rağmen taşınmışsan bu sadece ve sadece bir mazhariyetten başka bir şey değildir. Yeter artık.
Eyvah her şey eskisi gibi olsun yemek yiyelim, bir daha yemek yiyelim, e bir daha yemek yiyelim Peki ne olacak bu yemek seyrinin devamı? Doldur boşalt, doldur boşalt hıyarlıktan azade olmadıktan sonra bağırsak doldurmanın hiçbir anlamı yoktur.
Vel hasıl dalzekeri azam serhıyar efendi serfiraz eyleyip bu hıyarı gurebayı ortadan kaldırmak içun kapalı ve açık boğuşmadan sonra oyuncağını kaybetmiş olmanın verdiği panik ve bu paniğin verdiği büyük bir elem ve ızdırapla nasıl eski oyuncağımı elimden kaçırdım endişesiyle hazirunu yemekle yemleyip susturup canibe de bakın biz zaten dostuz, bizim bizden başka yoktur dostumuz deyip yemek faslıyla işe başlayıp kavgayı soğutup bir süre sonra fırsatını ve bahanesini bulup yeniden ısıtmaya başlayacağı kesinlikle kaçınılmazdır. Behey sersem hıyar benim aleyhime öyle bir tezvirat fırtınası kopar-dın ki benim bunların hepsiyle görüşüp derdimi arz etmem bin yılda bile telafi edilemez. “Lekum dînikum veliyedîn.” Ama gerçekten bensiz yapamıyorsan ve haksızlık yaptığının farkına vardıysan her şeye rağmen bu da bir erdemdir. O zaman bu felaketini şöylece telafi etme hakkını sana veriyoruz. Galip Ağabeyimizin buyurdukları gibi: Bir yazı kaleme alarak bu işten pişman olduğunu, yaptığının çocukluktan kalma bir alışkanlık olduğunu, benden ve bütün hıyarat ehlinden ve hassaten memleketimizin içinde bulunduğu bu dar günlerde her şeyi bir yana bırakıp bu fakire çullandığını, bin defa pişman olduğunu ve hassaten gündemini lüzumsuzca işgal ettiğin Yüce Türk Milletinden özür dilemenizi cümle hıyaristan ehlinden helallik dileyip tazarzur etmenizi. Yine en önemlisi Yüce Çalap ve onun elçilerinden, aklından mahcur olduğun için bağışlanmanı dileyerek bu makamda durmandan başka çaresi yoktur bu işin. Yeter artık cam kırıldı bu meretin kaynağı olmuyor.
Alel usul gereken barışlar da büyükler tarafından sağlanmış olup herkes kendi işine baksın.
Sohbetimizi bir Atasözümüzle nihayetlendirecek olursak. “Hey Gassal cenazeyi fazla yıkama sonra osurur karışmam ha!”
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder