Aklınıza gelebilecek maddi ve manevi her türlü değerin ve de varlığın direk veya endirek bir şekilde sosyoloji bilimi ile uzaktan ve ya-kından mutlaka alakası ve kısmeti kadar beraberliği kaçınılmazdır.
Bu perspektiften meseleye mercek tutacak olursak mutlaka hıyarın da bir sosyolojisi olacaktır; hele hele işin içine bir de hıyarlık mevzuu müdahil olunca hıyarlık, safi sosyolojik hadisatın cemi olsa gerektir kanaati hâsıl olmuştur. Kaldı ki sadece hıyar objesinin bile birden fazla sosyolojisinin varlığından bahsedebiliriz. Örneğin hıyarın yetiştirilmesi evresine tarım ve köy sosyolojisi açısından bakabildiğimiz gibi. Hıyarın hasat edildikten sonraki pazara doğru seyir alması, pazarlanması iktisat sosyolojisinin konusunu işgal ettiği gibi, eğer hıyar ihraç ediliyorsa, o zaman konu uluslar arası ilişkiler sosyolojisine kadar yükselmiş demektir. Yine hıyar macunları, hıyar losyonları, hıyar şampuanları ve hıyar sabunları şifa saçarken güzellik salonlarında da hıyar kabuğunun cinsi latife sağlam cilt bağışlayıp hıyar aynı zamanda sağlık sosyolojisinde de endam etmektedir. Ayrıca hıyar, eve getirildikten sonra da gerek çeşitli şekillerde doğranıp salata yapılması ve gerekse cacık olması bütün veya parça olarak tüketilmesinin de aile sosyolojisinin birer konusu olduğunu belki bugüne kadar kimse düşünmemiş olsalar da bundan böyle kimsenin bunun zıddını savunmasına mahal yoktur.
Yine hıyarın gerek Kur’an’ı Kerimde ve gerekse hadislerde kayda değer bulunması, saniyen diğer inançların kutsal metinlerine de malzeme olması bu zerzevatın din sosyolojisi açısından da değerlendirilebileceğini ispatlar mahiyettedir.
Filhakika hıyar daha çok genel sosyoloji ve metodoloji konularını da fazlasıyla ilgilendirmektedir. Mesela hıyarın sosyal bir yapısı mevzuubahistir. Hıyar fazlasıyla etkileşim yaşamaktadır. Hıyarın etkin olduğu kadar edilgen olması da her bünyeye nasip olmayan bir özellik olup haddi zatında hıyarın midesi her şeyi kaldırır. O, nezih suyla da beslenebildiği gibi lağım suyundan da fazlasıyla iştiyak duyar. O, bu yönüyle adeta fıkıhtaki havzı kebir mesabesindedir. Hıyar hormonlandığında hiçbir tepki göstermeyip benimsediği gibi şişmeye ve obezite liderliğine soyunurken, öbür taraftan da fiziki şartlara en ufak bir mukavemet vermeyip azıcık bir güneş veya ısıda hemen pörsür. Ömür fakiridir. Mevcudatın en kısa ömürlü sebzesidir.
Yıllardan beridir bir ömür verdiğim sosyoloji disiplininin mevzularını mütalaa ederken hasseten sosyal değişme konusunu çalışırken evvel emirde sosyal değişmeye fazlasıyla mahkûmiyete duçar olan varlığın hıyardan başka hiçbir şey olamayacağı kanaati bende hep hasıl olmuştur.
Pek tabiidir ki bu çalışmanın dünya hıyarbilim çalışmaları mevzuunda Sayın Prof. Dr. Ahmet İnam hocamızın “Hıyaran” kitabından sonra yapılabilen derli toplu ikinci eser olup hıyarın daha birçok sosyolojik ve sosyolojist zeminlerde tartışılmasına vesile olması en büyük temennimizdir.
Mabadehu meselenin en mühim ve en düşündürücü faslı olan kainatı ifsat mekanizmasını sinesinde barındıran ve Ahmet İnam Hocamızın buyurdukları gibi, ben Türkiye’nin ve dünyanın bütün problemlerinin hakikatte hıyarlıkta mündemiç olduğunu ancak elli yaşında kavrayabildim. Muhterem Hocamın değerlendirmelerine katılmamak na mümkün. Hz. Peygamber ancak 40 yaşında Kelamı Kadime muhatap olabiliyor. Bizler de ancak elli yaşında kavrama kabiliyetine sahip olabiliyoruz değerlendirmesini yaşayarak ve hıyar telifatında bulunarak arz ediyorum.
Kitabımızda kısa bir Hıyar Tarihi, bilahare Hıyar Coğrafyası ihya edildikten sonra Hıyar Sosyolojisi başlığıyla giriş sadedinden gerçek çalışmamız olan hıyarlıklar bostanında değişik başlıklı makalelerimizle günümüzün envai çeşit hıyarlıklarını teşhis ve tespit ettikten sonra psikoloji, hukuk, din, ahlak, tıp gibi bilim dallarından problemlerimizin üstesinden gelinip onları tedavi edebilmeleri için okuyucularımdan deruni tavsiye ve desteklerini bekliyorum. Bu vesileyle her şey milletimiz için diyoruz.
Vesselam!..
22 Ağustos 2010 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder