22 Ağustos 2010 Pazar

HIYAR TARLASI

Hıyar mahluku tabiri caizse çok emperyalist bir bitkidir. Yaşamak için biraz toprak, biraz su bulabildiği her ortamda yetişir. Hıyar bi­zatihi emperyalist olduğu gibi kendi hemcinslerine karşı da menfaa­tini her türlü değerin üzerinde tutar. Hıyar kısa ömrü çerçevesinde topluca az zamanda hıyarlık kabiliyetini deruhte ettiği gibi bir an önce amacına erebilmek için o adeta bir makyevelisttir. İmkan bulamayınca kel, kör, topal, bücür kalıp kendine acındırdığı gibi fırsatını bulur bulmaz hiçbir hak ve hukuk gözetmeksizin bağlı bulunduğu bostandan fazlaca beslenip semirtmek için vakumlamayla beslenir. Ancak bu kısa zamanda temin ettiği obezitenin onu bir an önce ta­sarruf edilmeye götürüleceğini ve encamının pek de hayırlı olmaya-cağı aklına getirmeyi hiç de sevmez.
Bücür Hıyar’a hakla ilgili bir malumat verildiğinde o fırsattan is­tifade vakti zamanında yetiştiği taşlı tarladan bir taş yüzünden iyi beslenemeyip kel kör ve de bücür kaldığını destan gibi dillendirir. Kendisine “hey hıyar oğlu hıyar! Sakın ha hıyar olarak kal. Hıyarlık ve hıyar oğlu hıyarlık yapma! Biz sana haktan yana soruyoruz. İftiranı ispatlayamayınca evirip çevirip o başka meseledir deyip, işi bostanda ensene binip semirtmeni yavaşlatıp hırhınnik olmanı sağlayan taşa küfretme; o taş ki eninde sonunda sana bir vesileyle hizmet edecek ölü hıyar tarlasında namını taşıyacak. Eğer hıyar olmayıp kaderinde insan olma serencamı olsaydı sen İsmet ÖZEL’in taşları yemek yasak tavsiyesine uyar hakikaten her şeyi yiyip geğirdiğin halde aşırı bes­lenme ve açgözlülüğün neticesinde “yahu her şeyi taam ettim ancak şu taşlardan yiyip beslenemiyorum” deyip feryadı figan etmezdin. Bilindiği üzere hıyar yumuşak bulduğu helal haram her şeyi yer. Taşa da sarılarak onu da özümsemeye çalışır. Ancak taşı ne kadar yiyebi­lirsiniz. Sonuçta muvaffakiyet olmayınca birilerini bulup ona fatura çıkarmak bunu iblis de yapıyordu. Hıyar efendi üzülme! Vakit çok kısa birazdan sen de en iyi şartlarda birilerine girip devşirildikten sonra çıkacaksın. Senin ne olduğun cümle alem tarafından bilin­mektedir. Kendinde olmayan ve olması mümkün de olmayan bir aris­tokrasi yaratma çabasına sığınma. Çünkü sen semirtsen de, hırnik kalsan da sonuçta bir hıyar olduğunu unutma. Hıyardan ne kavun olur ne de karpuz. Bir hadise malzeme oldun diye kendini nimetten sayma. Osmanlıda her nebatattan öşür alındığı halde hıyardan hiç­bir zaman asla ve de kat’a öşür alınmamıştır. Hıyar her bölgede mev­siminde yetiştirilip tüketildiği halde son yıllarda seracılık melaneti sayesinde yılın her gününde üretilip hizmete sunulurken, bir de hor­mon hortumlama illetine mübtela olan hıyar kesinlikle haddini bil­mez. Onda ilim yoktur, irfan yoktur, kemalat yoktur. Hele hele nehafet hiç yoktur. Hıyar eskiden sadece ve sadece yaz mevsimle­rinde çıkıp kısa bir zaman sonra ortadan çekiliyordu. Ancak bu seracılık mevsim realitesini ortadan kaldırdığından naşi hıyarı ve hıyraoğlu hıyarı yılın her gününde ve her öğünde fakir zengin, kali­teli kalitesiz her yemekte karşımıza endam edip sadra şifa olduğunu iddia ettiği halde dünyanın en büyük yalan şampiyonu olduğundan ötürü insanlara kanser illetini tenakül ettiği gibi bir türlü yakamızdan da düşmez. Hıyar en mütevazı pazardan en varlıklı semtlerin manavlarına kadar sergileri süsler. Hiçbir aristokrat ben ehem adamım hıyar yemek bana yakışmaz demezken, hiçbir fakir de hıyar yemeyi bir dereke olarak algılamaz. Özetle varlıklı da gureba da ekmek ve su tükettiği gibi hıyar tüketmeyi de rutin bir işlem olarak görür.
Demek oluyor ki hıyarın hak ettiği hiçbir statüsü olmadığı halde her yere burnunu sokar, her salataya maydanoz olur. Onun ağzı ve dili olmadığı halde durmak bilmeden hep konuşur konuşmasına ancak konuşmasının hepsini toplasanız bir incir çekirdeğini doldur­maz. Ancak o yerini, zamanını ve muhatabını hiç ama hiç düşünmeden ölçme ve biçme ayarları da olmadığından o sadece her şeyi konuşur. Kendisinin mühim olmadığını bildiği halde sanki o hıyar değilmiş de ana rükün bir nimetmiş gibi bıkmadan usanmadan teşhir eder. Öksürmek ister tiz olur, gaz çıkarmak ister kırılır. O artık kütürüyetini de kaybedip güneş yiyip lastikleşmiştir. Sürekli virgül ve nokta okuduğu halde, virgülün biraz ara vermeye yaradığını, noktanın da vakıf (durmak) anlamına geldiğini de idrak etmez. Geriye tek bir çaremiz kalmıştır o da hıyarın biraz sonra vuku bulacak aki­betini bekleyip onu zevkle yaşamak. Pek tabiidir ki bizim kültürü­müzde bir ademoğlu göçünce o evde ölü helvası yapılır. Sn. Prof. Dr. Emin IŞIK hocamızın değerlendirmesine göre ağıt yakan insanların midelerine asit salgılanırmış, onun için helva yapılıp yenilince bu asi­tin mideye zarar vermesi engellenirmiş. Tabi hıyara mevlüt okunur mu bilmem yine hıyara helva yapılır mı onu da bilmem amma bildiğim tek şey var ki bu dünya hıyarlık yapmaya değmediği gibi birçok hıyarın ecellerinin yakın olduğunu biz onların helvasını yiyebilirsek peşinen memnuniyetimizi ifade etmek isteriz. Fakat buna mazhar olamasak da hıyarın akıbetinin yakın olduğunu biz istifade edemez­sek de haşeratın hıyarla bayram edeceği kaçınılmazdır. Aslında ben hıyara hıyar demem hıyar da benim olmayınca. Çünkü hıyar yaşam itibariyle de her yere intibak edip hemen hakim medeniyetin adeta bir mensubuymuş gibi bukalemunlaşmakta rekor kırsa da fazla bir itibarı olmayıp onun bütün mevcudat için sıradan bir hıyar olmaktan başka özelliği de yoktur. Yüce Çalap’tan her mevsimin her gününün her öğününde hıyar yemekten ve hıyarla muhatap olmaktan yüce kudretiyle hıfzı eman edilmemizi istirham ediyor, bizi kınayanlara da ocağında hormonlu hıyar yetişsin diyerek temennide bulunuyoruz. Aman ha kimse hududullahı aşıp hıyarlık yapmasın derken peki ya hıyarlık nedir diye sorarsanız, onu en iyi hıyarlık yapanlar bilir diye­rek sizleri selamlıyoruz.
Önceleri medeniyetimiz abad iken hayvancılık sektörümüzün de zirve yapması dolayısıyla hayvani gübreyle ihya edildiğinden ötürü hıyar en saadetli asrını yaşıyordu. Zamanla medeniyetimizin mağlup olması hayvancılığımızı da derinden baltaladığından dolayı hıyarlar gübresiz ve neticeten cılızlaştı. Bu boşluğu dolduran hormon müptelası vakti zamanında mazlum ve de mağdur olan hıyarlarımızı hırçınlaştırıp yalancı, iftiracı ve kümülatif olarak dünyevi imkanlardan en üst seviyede istifade etmek için kendi mesai ortaklarını ve hatta bütün insanlığı ve dahi hayvanatı ve nebatatı hortumlayıp postmo­dern makyevelist bir denaetle hemhal eyledi. Başta birazcık vicdan azabı duyar gibi olan bu hıyar ve hıyaroğlu hıyarlar bütün haksız kazançları yalan söylemeyi, iftira etmeyi tabii bir hak telakki edip aslında sırrına vukufiyet kesbetmedikleri tapınma faaliyetlerini de bu yolsuzluklarına hem bir kılıf ve hem de ismi konulmamış kültür-fizik akvitesi anlamında dinler tarihi nostaljisi yapmaktan öteye geçeme­mektedirler.
Halbuki bizim eski hıyarlar da bu günahları işledikleri halde daha dürüst davranıp yaptıkları bütün olumsuz faaliyetlerini kendilerine fatura ederken bizim ecmain taifesi bir taraftan söğüşlemeye de zirve yaparken bir taraftan da sakin ha bize taam etmeyin çünkü biz yaptığımız bütün haksızlıkları sadece ve sadece Tanrı için vatan için ve millet için yapıyoruz diyerek nazar kişeliyorlar.
Yüce Çalab’a hamd ve de binler senalar olsun ki o güzel ölüm ha­disesini biz canlılara bahşetti. Allah korusun birer milyon yıl yaşa-saydık halimiz haraptı. Hey canibi hıyarlar size sesleniyorum. Vakti­niz çok az kaldı. Size tek bedduam söyüşleyip hortumladığınız her kuruşu devasız dertlere düçar kalıp, şifasız ilaçlara ve çaresiz he­kimlere vermenizdir. Pek tabiidir ki eğer öbür taraf varsa oradaki hakkımız da baki kalmak şartıyla. Hıyar olmak kolay şey. Tanrı en kısa zamanda hıyarı yaratıyor ancak hıyarlığın faturası çok ağır ola­cak.
Tam bu hengamede hıyaristan ideolojisi duruma tam vaziyet etmişti ki; kendilerine hıyarlıkları vesilesiyle eskiden beri kalın gelen hak adamlarını da bir şekilde tasfiye etmeleri gerekiyordu. İnce ve uzun soluklu projelerini ebucehil dostlarıyla birlikte yürürlüğe koy­dular. Her zamanki gibi gündüz külahlı olup gece silahlı olan bu hı-yarat yegane ve kudretli silahları olan iftira mekanizmalarını çalıştırarak herkese bu zevat size şunları şunları söyledi deyip uğraşırken işin hızlanıp birden emellerine kavuşabilmeleri içun hak adamlarının kitaba buhtan ettiklerini etrafa yayıp üç tane de şahitlerinin olduğunu söyleyince tansiyon yükselmişti. Bu iftirayı tetkik için baş belam olan ve kendisiyle kalubeladan beri küsmüş olduğum hırhınnik hıyarla mütalaa edince, zevkten dört köşe olup zavallıcağız kendisinden eman dilediğimizi zannedip kitabı bırak, mezar taşını kim kırdı deyüp konuyu savsaklamaya çalıştı. Hay zavallı hırhınnik düşmanlığa devam et elinden geleni arda bırakma hıyaristan kuruldu diye kendinde güç vehmetme ben Yüce Çalab’ın himmetiyle her zaman seni mahvü perişan etme gücüne sahibim. Ancak Yüce Çalab men ettiğinden ötürü kimseye karışmıyor, kendi işimi yapıyorum. Ancak kaşıntın varsa eğer bunu da fark edersem sersem olursun ha! Sonra karışmam diyerek ısrarla şehadet-i müfteriyatı ısrar edince tahmin ettiğim gibi ebu cehil karpuzu ki hıyargillerden de olsa yen­mez, içilmez zehir gibidir. Zavallı hırhınniğin şahidi de bozacıyla şıracı misali gibidir. Ebu cehil vaktinde ona her şeyi reva görüp sonra samimiyet kurup yapılanları başkalarına isnat ederek müşterek düşmanlarını kapıştırarak zevkle kahvesini yudumluyormuş. Saniyen kırık hıyara gelince zaten bu gezegendeki bütün yalan, fitne, dedi­kodu, iftira, koğuculuk bu zerzevatın vazgeçilmez gıdasıdır. Bu hıyar kainattaki bütün fikir yelpazelerinin mahfillerine aynı anda mensup olup, mahlukatı kapıştırıp bundan zevk aldığı cümle alemin malumudur. Bu zerzevat daha bu gezegene gelmeden önce bulunduğu belde sakinlerine sorulduğunda fitnede iblise fark atarak yarattığı adavetlerin asırlarca sürdüğünü ısrarla hikayet etmektedirler. Merak eden varsa gelsin kendilerini ilgili zevata yönlendirelim. Eğer salisen çürük hıyarı da soracak olursanız zaten onun destanı yazıldı. Çürük hıyar ara form piç medeniyetin mensubu olup kendi menfaati için söyleyemeyeceği yalan müşarünileyh değildir. Kısaca bütün bu me­lanetlerine rağmen yapılan tetebbuatta bu hıyarlar ne yüzleşmeye ve ne de söylediklerini iddiaya cesaret etmeyip ortada bir ef’al varsa bunların hayalini kurdukları gibi icraat ve ifşaatını da kendileri yap-tıklarını bir vesileyle ağızlarından kaçırdılar. Hey mahlukat-ı hıyaran size söylenecek tek bir kelime bulabiliyorum. Bu kutsal savm günle­rinde Yüce Çalab’ın laneti üzerinize olsun. Ancak temennim hepsi öbür tarafa kalmasın, rezaletleriniz burada da infaz eylensin. Aslında siz hıyaran ekolü yazılmaya değer değilsiniz. Fakat daha dün Üskü­dar Sarhoş İmamlar Tekkesi’ne vasıl olduğumda, postnişin Osman Efendi ile birader-i ekremi Resul efendiler bendenize hassaten ricada bulunup “Hocam aman ne olursun memleket hıyaristan oldu, bunları ifşa et de belalarını bulsunlar” deyince kendilerini kıramadım. Mümkün mertebe hıyar-ı mazarrat-ı kaleme alıp tarifi arife bırakıyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder