MÜSAKEŞE: Günlerden bir gün asrın ulemasından Sezen-i Ruha-i Efendi hazretleri anlatmıştı. Tarihte mevki ve makam sahibi olabilmek için müsakeşe esas alınırmış. Müsakeşeye maruz kalmadan yükselmek nafileymiş. Bu uygulamaya içerlenen bir Kâtip Efendi erenlerden bir zevatı ikna edip şehrin dışındaki bir çalılığa giderler. Kâtip, erenlere kimse görmesin ellerini çabuk tut derken birden Padişah ve avaneleri avdan dönerken bunları suçüstü yakalar ve hemen orada sorgularlar. Durumu tetkik eden Padişah bu samimi davranışa ceza değil mükâfatla mukabele ederek Kâtip Efendiyi, Rumeli Beylerbeyliğine tayin eder. Atamayı heyecanla dinleyen Kâtip Efendi erenlere kızarak, “Ben sana elini çabuk tut demedim mi bu işe tevessüliyetimiz beni Beylerbeyi yaptı. Halbuki maksadımız hâsıl olsaydı Padişah Efendimiz beni kesin Sadrazam yapardı”.
BUSE: Hayrullah Efendi daha gençliğinin başlarında bir idadide din muallimidir. Bu mesleğin itibarsızlığı yüzünden onun statüsü cinsi latif tüccarı hademe Mehmet’ten sonra gelmektedir. Bu mektepte Kızkurusu-zade Zeki Efendi namında kibar bir müdür yardımcısı ve tesadüfen bol miktarda kız kurusu muallim de vazife yapmaktadır. Çok enteresandır bu cinsi latiflerin hepsinin yaşları Kırkı’nı geçmiş amma hepsi Kızoğlankız kız kurusu oldukları gibi ateist idiler. Biz kendilerine ne kadar hürmet etsek de nafile yüce Çalap’ın yüzünden bize adavet beslerlerdi. Ancak bunlardan biri olan Küheylan hanımefendi bir mezuniyet töreninde fazla şerbet içtiğinden ideolojik husumetini unutup Hayrullah Efendiye sarılıp öpmüştü. Zavallı Hayrullah sıkıntıya girmişti. Fakat ne yapsın ona, “Teşekkür ederim ben yüce Çalap’ın adamıyım. Mademki beni öptün iki aya kadar bir kısmetin çıkacak ve evleneceksin” dedi.
Tanrı da onu mahcup etmedi ve bir ay geçmeden bir zevkonomistle evlenmesi adeta milat olmuştu. Bu bana düşmanlık eden evde kalmış kız kurularının hepsi sırayla, “N’olursun hocam bir defa da beni öper misiniz?” diye yalvarmaya başlayınca bayağı pahalı bir adam olmuştum. Herhalde yalama olacak değildim. Bunların veremeyeceği bir narh koyarak İki bin Dolar’a öpüyorum deyip önlerini kesmiştim. Allah’ın işi belli olmaz onun yüzünden rezil olmayı göze alırsan böyle Aziz de olursun.
SEBB: Sebb faslına gelecek olursak ihtisasımı tamamlamış Saktürün gezegenine müderris olarak atanmak istiyordum. Memleketim olan Hısn-ı Mansur’dan bir tacir Efendi medreseyi arayarak bir müderrise beni tezvir etmişti. İşlerim savsaklanınca ilgili müderrise vasıl olup yüzüne birisi beni engelliyormuş, o kişi kimse onu “Ümmen ve Refikaten Müsakeşe Ederim” dedim. Adamcağız kızardı ve bozardı. Ancak suçlu olduğu için sesini çıkarmadı. Bu yelpazenin şifasından ötürü hemen vezir oldu. Bilahare memlekete gidip tezviratçının yüzüne her kim mugalâta da bulunuyorsa aynı ifadelerden nasiplensin der demez, o zevat ta Şehr-emini oluverdi. Bu serüven muvacehesinde öyle temayüz etmiştik ki bir çocuk hocam n’olursun, bana da bir küfret bende bir şey olayım deyince, “Evladım sen kimsin, adın nedir, ne işle iştigal edersin” deyince adım Ahmet’tir dedi. Hayrullah Efendi de evlat yaşın küçüktür biraz bekle aynı sövmelerden sende nasipdar ol dedi ve bu yakınlarda onun da mebus olduğunu duyduk. Bu yazdıklarımın hepsi gerçektir. Sosyolojik tespitlerdir. Erozyon ne kadar etkili olmuş ki adeta Makyavelizmin esasları gibi hedefe ve amaca ulaşmak için her şeyi makul görebiliyorlar.
Yine eşi Vezir olan bir dostumun işyerine yaptığım bir ziyaret esnasında aman ha!.. Dikkat et şu vezaret hikmetinin maslahat-ı şahanelerinizden kaynaklandığını anlamasınlar yoksa başın belaya girer. Dükkânın önünde kuyruklar oluşur demiştim.
Küfrün dua yerine geçmesi ümmeti merhumenin, ümmeti mel’uneye tebdil olduğunun delilidir. (M.Cumhur)
Abdülhakim Arvasi’ye ümmeti Muhammed'e dua eder misin denildiğinde “Bana ümmeti Muhammedi’yi gösterin de dua edelim” dediği mervidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder