Medeniyetimiz kökten sarsıldı. Sırasıyla, önceleri medeniyetimiz şahlandı, sonra medeniyetimiz durakladı, bilahare medeniyetimiz geriledi. Medeniyetimiz bölündü. Medeniyetimiz parçalandı ve Medeniyetimiz can çekişiyor.
Medeniyet Gökalp’e göre bütün insanlığa, kültür ise milletlere aittir. Ancak kültür medeniyet kavramlarıyla mündemiçtir. Onun için medeniyet kavramını kültürümüzü de deruhte etmesi anlamında bir bütün olarak ele alıyorum. Evet, her şeyimizle medeniyetimin mensupları olarak diyoruz ki ey vah medeniyetim!
Bizler doğup birazcık büyüyüp yürümeye ve birazcık da konuşmaya başlayınca gerek aile çevremiz ve gerekse muallimlerimiz ensemizden ve yanaklarımızdan sillelerini eksik etmez ve bu muameleye maruz kalınmanın adını da şefkat tokadı olarak isimlendirirler. Öbür taraftan da kulaklar mutad olarak çekilmek için yaratılmıştır. Hiçbir Allah’ın kulu bu yapılanların yanlış olduğunu ne düşünür, ne konuşur ve ne de tenkit etmediği gibi tokat atılacak ense yanak ve çekilecek bir kulak ararlar. Bu bizim medeniyetimizin adeta bir rüknü olmuştur.
Bu muamelenin insanlığa maddi ve manevi arazlar bırakabileceği üzerinde kesinlikle bir tartışma olmadığı gibi adeta destek görmüştür. Hâlbuki tabiplerin bu davranışın ne kadar tehlikeli olduğunu bildikleri halde bu muamelatın yanlış olduğunu dillendiren herhangi bir makalesine rastlamadım. Çünkü onlarda bu tezgâhtan geçtiler. Çocukluğumda ilk mektepteyken başöğretmenimizin her gün kendi çocuğunu talebelerin huzurunda işkence seviyesinde dövdüğünü hiç unutamıyorum. Çocukcağızın canı yandıkça avazı çıktığı kadar bağırırdı. Meğer başöğretmen bütün öğrencileri korkutmak için oğlunu dövermiş bu psikolojide bir realitedir. Söz konusu kişi, size bir şey söyleyemeyince başkası üzerinden başka bir bahaneyle size sataşır ve ya fitne kabiliyeti varsa iti ite kırdırıp seyrederek mutluluğa erişir.
Evet, çocukken bilahare ergenlik çağı, milli vezaif memuriyet neticeten hayatın bütün safhalarında başımızdan geçen bütün olumsuzlukları kaderin bir cilvesiymiş gibi Tanrıya fatura etmeyi şiar edindikten sonrada evlatlarımızı dövmeyi şefkat tokadı diye lütuflaştırmışız ne güzel.
Yüzyıllar boyu şefkat tokadı politikamızı özellikle yüz akımız diye kabul ettiğimiz dönemlerde siyaseten katl deyip idari mekanizma kararını verdikten sonra zamanın Şeyh-ül İslamı’na da fetva verdirerek yine işi kara kaplı kitaba, oradan da yüce Tanrıya fatura ederek başta çocuklarımızın ve nice mensubatımızın kellesini aldık.
Türk devletinin isimleri değişse de birbirinin devamları olması hasebiyle rejimler değişse de bazı alışkanlıklar kurum ve kuruluşlar aynı geleneğe sahne olmuştur. Zamanın Padişahı Kanuni Sultan Süleyman, Sadrazam Rüstem Paşa ile evli olan kerimesi Mihrimah sultan hanım’ın Üsküdar’da Mimar Sinan’a inşa ettirdiği camii şerifi ve külliyesini hizmete açmak için, padişahımız Efendimiz Kanuni Sultan Süleyman’ı davet eder (Ki bu caminin aynı ismi taşıyan ikizini de Edirnekapı da yaptırmıştı).
Rüstem Paşa’nın Osman adında ergenlik çağında olan oğlu, Padişah’ın torunu Sadrazam’ın da oğlu olmasının verdiği güçle bayağı hiperaktiftir. Şehzade Osman’ın bu hareketliliğine tahammül edemeyen babası Rüstem Paşa kendi öz evladını korkutup zararsız hale getirmek ve bir anlamda şark kültürüne göre onu eğitmek maksadıyla hançerini ileri doğru sallayınca bu hançer Osman’ın böğrüne saplanır ve Şehzade Osman rahmeti rahmana kavuşur. Açılışı yapmak için gelmekte olan Padişah bu olayı öğrenince beddua ederek açılıştan vazgeçip tekrar saraya avdet etti.
Caminin girişindeki kapının yanında medfun olup mezarının üstünde de ölmesine sebep olan bu hançerin kabartma resmini ziyaret edip görmenizi ve zavallı Şehzade Osman’a da bir fatiha üç ihlas okumanızı tavsiye ederim. Bizim milletimizin Şehzade Osmanları ve gece yarısı uykudan kaldırılarak boğazlanan Şehzade Mustafa’ları bitmez. Çünkü hep devlet esas alınmış millet feda edilmiştir. Hâlbuki Prof. Dr. Amiran Kurtkan Bilgiseven hocamız bütün çalışmalarında, milli menfaatlerle ferdi menfaatlerin birbirine feda edilemeyecek kadar mühim olduğunu hep anlatırdı.
Evet, geliyoruz Cumhuriyet dönemine. Devletimizi kurarken faturasını fazlasıyla ödedikten sonra 1980 önceleri genç sağlıklı eğitimli ve mücadeleci bir gençlik yapısına tam sahiplenmişken bir de baktık ki ciddi bir iç savaş. Vatan evlatları kamplara ayrılmış kimisi kurtuluşu kuzeyden kimisi güneyden kimisi doğudan kimisi de batıdan ve hatta batının batısından bekleyip birbirimizi ortadan kaldırırsak her türlü problemlerimizin halledileceği zehabına kapıldık.
Zamanla bunların hepsinin tezgâh olduğunun farkına varan evlatlarımız tam bir araya gelip huruç yapacakken bu defa etnik problemler alt kimlik üst kimlik safsatası. Neyse bence sevindirici olan şu dur ki geçenlerde Umreye giden bir dostumun orada bütün milletimize dua ettiğini ve hatta eskiden kanlı bıçaklı olduğu Şarki Perinçek Efendi hazretlerinin son çıkışlarından ötürü onun hac farizasını yerine getirmesi için dua ettiğini söylemesi beni çok duygulandırdı.
Sonuç olarak biz hepimiz birbirimize aidiz. Medeniyetimizin başı belaya girince herkes bir şekilde başının çaresine baktı ve ya bakmak mecburiyetinde kaldı. Ama şunu unutmayalım ki Türk devleti her zaman vardır ve de var olmaya devam edeceği gibi her şeyden her oluşumdan ve her faaliyetten haberdardır. Aksi takdirde sizin devlet olmanızın hiçbir anlamı yoktur.
Tarihte Türk devletlerinin yaptığı birçok yanlışlıklar olmuştur. Zaten yanlış politikalar olmasaydı, Osmanlı halen yaşıyor olacaktı. Fakat Türk devletlerinin bir özelliği vardır ki bunu yabana atmamak gerektiği kanaatindeyim. Bütün oluşumlar her şeye rağmen zapt-u rapt altındadır. Padişah’ın gözlüğünün bile zimmet altına alındığını unutmayalım. Bir gün hesaplaşma vakti gelirse herkesin amel defteri ortaya konur sonra karışmam ha!
Bu yazımızda bir medeniyetin şefkat tokat’ını Hançer-i Rüstemi’ne kadar değerlendirip reorganizasyondan çok batılıların yaptığı gibi kendimizi ve sistemimizi silip yeniden tesis alışkanlığımızdan vazgeçip yanlışlarımızdan arınıp doğrularda karar kılarak ciddi bir restorasyon dan geçirmekte buluyorum çareyi.
Bizi Çalap denetlesin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder