26 Temmuz 2010 Pazartesi

MÜSTEMLEKE ÇOCUĞUNA BİR ANALİZ

Müstemleke, lügatte iskân edilerek sahib olunmuş memleket, koloni, sömürge anlamına gelmektedir. Söz konusu topraklarda yaşayan insanlara müstemleke politikası uygulandığı gibi, başka bölgelerden tenakul edilerek yerleştirilip sömürge aracı olarak istihdam edilenler de bilinen uygulamalardandır. Tarihten günümüze kadar incelendiğinde emperyalist güçler yeryüzündeki zenginlikleri ve savunmasız insanları istismar edebildiği kadar etmiş ve kendi menfaatlerine ters düşen büyük organizasyonları ve bu oluşumlara alet olan bütün insanları çeşitli şekillerde ortadan kaldırmıştır. Emperyalizmin ezici silahları, zaman zaman gömlek değiştirerek bir yerde acımasızca insan avına çıkan bir eylemci olarak belirirken bir de bakıyorsunuz ki sevimli ve de çok medeni görünümlü bir para direktörü olarak karşınıza çıkabilmektedir. Onun için herkesin kafası karışıktır. Kimin emperyalist olup kimin emperyalist olmadığını düşünürken geçenlerde çok önemli bir bilim merkezinde önemli bir toplantıda sözüm ona çok önemli kabul edildiğini zanneden zekavet adında bir hanımefendi emperyalizm konulu bir panelde haddı zatında bütün insanların emperyalist olduklarını ifade edince hazirunun tepesi atmış, hakikaten bu zevatenin ihtisasatı araştırma konusu olmuştu. Ancak Hayrullah Efendi bu olup bitenlerden dolayı hiçbir sıkıntıya girmemişti. Çünkü bu ses sahibinin gerçek bir emperyalist olduğunu seslendiriyordu. Pek tabiidir ki istediğiniz eğilimde yerinizi alacaksınız. Bazı insanlar da bir bütün olarak emperyalist sistemin mensubu olamazsalar bile zihniyet olarak onu benimseyip, taşıyıp, zevkle uygulayabilirler. Bu insanlar genellikle kendilerini çevrelerinde merkeze alıp bütün ideolojileri, inançları hâsılı aklınıza gelebilecek oluşum ve yapıları birer etiket olarak kullanıp ondan sonuna kadar istifade ederler. Onlara sorulduğunda da her şey vatan, millet, din, iman içindir. Bu sıralanan dominant değerler sayesinde gelmedikleri nokta kalmadığı gibi kendilerinden herhangi bir fedakârlık istendiğinde hemen firar eder binbir dereden su getirerek sizi iknaya çalışırlar. Herhangi bir konu eğer onların menfaatlerine uymuyorsa o kesinlikle milli olmadığı gibi eğer sıradan bir eylem onların birazcık nemalanmalarına vesile oluyorsa o gündemin en önemli meselesi olup sürekli tartışılır olmaktadır. Zaten ideolojik iktidarların en büyük handikaplarının liyakatsiz elemanların istihdam ve terfilerini kamçıladığı gerçeğini biliyoruz.

Devlet ve milletin menfaatlerinin gözetildiği özgürlüğünde ifadesini bulduğu Cumhuriyet rejimlerinde hukuk, laiklik, sosyal anlayış ve adalet tesis edildiğinden ötürü bu gibi problemler söz konusu değildir. Fakat devlet emperyalizme karşı dik duramıyor, milletinin haklarını savunamıyorsa sıkıntı başlamış demektir. Bu sarsıntı dönemlerinde insanlarımızın istismara müsait olanlar veya genetik olarak bu işlere hazırlıklı olan zevat hemen icra-ı faaliyete geçerek hemcinslerini, çevreyi ve bütün değerleri kendi küçük emellerine alet ederler. Bunların artık hiçbir ilke ve değerleri kalmadığı halde sürekli bu değerleri seslendirerek soygunlarını yaparlar, her aşamada yaptıkları aşağılıkları da milli ve manevi değerlere alet edip sürekli bu enstrümanı seslendirirler. Maalesef özellikle şark insanının bu konuda büyük zaaf sahibi olduğu gerçeği malumunuzdur. Bu meyanda ben, defalarca ağır işlerde çalıştığı halde, Çalab rızası için denildiğinde çıkarıp yevmiyesini yetkililere verenlere de hep şahit olmuşumdur.

Evet, müstemleke çocukları kendilerini ruhlarından arındırılmış birer fabrika dişlisi olarak kabul ederler. Aslında Tanrı-kul, hak hepsi mavradır. Kendileri kendilerinden daha güçlü olan zevatın kulu olarak faaliyet göstermiş. Ferdi gayretleriyle statülerini ne Çalab'dan, ne çalışmalarının bir karşılığı olarak görmeyip o büyüklerinin kendilerine birer ihsanı ve sadakası olarak kabul edip bir ömür o fanilere tapındıklarının farkında bile olmadıkları gibi tesadüfen bunların yanında çalışan insanlardan da kulluk ve her öğün kendilerine tapınmalarını bekleyerek bunu bir tabii hak olarak görürler. Eskiden ekmek karneleri vardı, fırına gidip istihkakınızı alırdınız ama bunlar onu da aşarak memuriyetleri dolayısıyla bu karnelerde imzaları olduğundan naşi kendilerini rezzak-ı âlem zannediyorlar. Demek ki insan bu kadar zavallı olabiliyormuş. Tabi bu müstemleke realitesi nasıl ki para kendisiyle birlikte kendi kültürünü de beraber getiriyorsa; ne yazık ki o da kendi karakterini de beraber yaşatmaktadır. Bir defa insanoğlu bu müstemleke kültürüyle yoğrulmuşsa bunun eğitimlisiyle eğitimsizi arasında keyfiyet bakımından hiçbir fark söz konusu değildir. Eğer müstemleke çocuğu biraz eğitimliyse onun çevresine vereceği zararı siz tahayyül edin. Çünkü bu tip kesinlikle haktan yana tavır almayıp, güçten istifade edebilmek için sürekli güçlü olandan yana tavır alıp, hukuktan ve hukukullahtan uzaklaşacaktır. Hele hele bu zihniyetin işbaşında olduğu bir yönetimde her türlü suiistimalin yapılmaması mümkün değildir.

Bu zevata göre Anadolu’nun herhangi bir yerinden gelen bir vatandaşın en ufak kazanımı bile onlardan mülhem. Lütfettikleri ulufe olup kıyamete kadar canınızla, malınızla sadakatli bir kelb-i mahsusa olmanızı gerektirdiğini asla ve kata unutmayıp onları tanrılaştırmanız şeklinde tabii bir hakları olduğunu düşünür ve her vesileyle hani ya hatırlar mısın o Dandanakan Savaşı’nda sana tam bir dilim ekmekle, yarım tas su vermiştim. Eğer vermeseydim şimdi sen ölmüş olacaktın diye kalabalıkların arasında anırarak konuşurlar siz de mahkûm edasıyla susmak zorunda kalır, yıllarca midelerine döşedikleri taamlarınızın lafını bile edemezsiniz.

Şimdi sana ve senin gibi ehvenata sormak istiyorum. Ey mahlûkat benim de bütün canlıların da ve senin gibi hayvanatın da rızkını sen değil, Rezzak-ı âlem veriyor. Kendine gel ve kendinin bir doldur boşalt makinası olduğunu hatırlayarak bu herzelerinden ötürü başta yüce Çalab’a bilahare istismar ettiğin bütün insanata ve hayvanata özürlerini bildirerek eski cezana mahkûm olup yenilerini asla ve kat’a işleme olur mu? Eski müstemleke ve yeni tevbe istiğfar edip yerli ve milli olmaya namzet mahlûk-u şerif Efendi.

Genellikle müstemleke çocuklarının karakterleri yalama olup çok pişkindirler. Çeşitli vesilelerle mutlaka bunlarla muhatab olmuşsunuzdur. Çünkü hayatın hep iniş ve yokuşlarla dolu olması bu türü tanıyabilmemiz için bize adeta bir deneme bahçesi gibi imkânlar sunmaktadır. Bu zevat sizinle bütün iyi günlerinizi paylaşır adeta birer dostluk havarisi kesilirler. Vatka ki başınıza bir iş gelir, hastalık, iflas veya en ufak bir soruşturma veya birileriyle sürtüşme vaki olduğunda bunlar çok garantici olduğundan hemen derinlemesine araştırma yapıp güçlü olduğunuzu tespit etmişlerse sizin yanınızdan ayrılmazlar. Kazara rakibinizin birazcık üstün olduğunu gördüklerinde hemen onun yanında yer alır, ona sarılıp öperler ve hatta milli bir kahraman gezdirir gibi onunla kurufasülye yemeye defaten giderler gelirler, giderler gelirler, giderler gelirler. Sahte kahramanları kof çıkınca ondan bir menfaat elde edemediklerini görünce tekrar kapınıza gelip yüz göz sürerler, kabul görmeyince kendilerine göre dev aracılar bulup aslında sizi çok sevdiğini, sizin onu yanlış anladığınızı söyleterek sizi tekrar tezgahlarına alıp istimal etmeye gayret ederler. İmkânlar, fırsatlar vaat ederler. Bu defa da sizi kandıramadıklarını görünce kafaları karışır, çatlarlar. Çünkü onlar herkesi kendileri gibi biraz dünyalıkla aldatılabileceği zehabına göre dizayn edildiklerinden, bu hayat üslubunun içinden bir türlü çıkamazlar. Çünkü onların beyinleri ve kalpleri ifsat olmuştur. Buralardan makul sonucun çıkmasını beklemek safdillik olur. Bilmeyerek muhabbet beslediğiniz bir müstemleke çocuğu tesadüfen bir makamı deruhte edecek olsa onun hışmına kimse tahammül edemez. Ona yıllarınızı vermiş olsanız kendilerini medeni bir insan gibi tebrik etmeye gitseniz size bütün ehven kurallarını uygulayarak rahatlayacaktır. İçeride hiçbir meşgalesi olmadığı halde sizi kapıda birkaç saat beklettikten sonra içeri alır. Merhaba faslına bile başlamadan lüzumlu lüzumsuz kırtasiye meşguliyetini öne sürerek bir süre de öylece beklettikten sonra kendisine gelen bir telefonu vali beyden veya müsteşar beyden emir geldi sonra görüşürüz deme zavallılığını bir tiyatro gibi sahneler ve sizi ezdiğini zannederek zinadan ne kadar iştiyakla bahsediyorsa bu işten de o kadar zevk alır ve oradan ayrılırsınız. Bu çirkin münasebeti mesnet kabul ederek defterlerinizden ve de gönlünüzden bu elli yıllık sahte dostunuzu silersiniz. Çünkü yollarınız ayrılmıştır, tiyatro yapma ihtiyacı da söz konusu değildir. Bu karakterdeki zatı artık hiçbir vesileyle ne bayram ne de seyranda aramazsınız, sormazsınız, ondan da yakanızdan düşmesini beklemeniz tabii bir hakkınız olması gerekirken o ve onun gibi varlıklar kudururlar, kapıdan kovsanız pencereden, pencereden kovsanız kapıdan girmeye çalışırlar. Çarşıda pazarda karşılaşırsanız yolunuzu değiştirirsiniz yine kurtulamazsınız telefonunu yüzüne kapatırsınız yine kurtulamazsınız. Bu defa refikanızın, çocuğunuzun cep telefonlarından size bayram mesajları göndermeye devam ederler. Yollarınızı ve gideceğiniz mekânları tahayyül edip oralarda belki karşılaşırım diye nöbet beklerler. Bazı insanlar bu mücadeleye dayanamayıp eskiye sünger çekip teslim olurlar. Vakti zamanında benim de böyle bir mahlûkatı affettiğim vuku bulmuştur. Ancak bu mahlûkatın samimi olduklarına yanlış yaptıklarını anlayıp hatalarından vazgeçip tevbe istiğfar ettiklerine inanabilsem yine filmi baştan seyretme zahmetine katlanmayı göze alacağım fakat yıllarca edindiğim tecrübeden öğrendiğime göre bu ve bunun gibi zerzevatın ne bana ne de hiçbir kimseye samimi bir muhabbetinin olmadığıdır. Bunların tek sıkıntısının sizi korkutup ellerinden kaçırmış olmaları ve bir daha kullanma şanslarını yitirmeleri ve hasseten her istimalden sonra dalzekeri yine kandırdım deyip dünya zevklerinin marjinal noktası olan lutilik noktasına en azından ruhsal olarak varamayacakları zehabına kapılmalarıdır.

Nasıl ki bir ırkı ortadan kaldırma imkânı yoksa bu müstemleke ruhlu varlıkları da soykırıma uğratma şansımız yoktur. Çünkü ırkların belirgin özellikleri onları hemen tespit imkânı verdiği halde bunların hepsini toplayıp tecrit etme kudretine sahip değiliz. Çünkü bunların dağılımını tespit ettiğimizde bir defa her renkten, her ideolojiden, her coğrafyadan, her dinden ve inançtan, her sosyal tabakadan, her cinsiyetten, her eğitim diliminden, her mevkiden, her makamdan insanlardır. Gayet dürüst ve mutedil görünen insanların fırsatını bulunca genetik olarak bir de bakıyorsunuz ki eski alışkanlığı olarak birden müstemleke çocuğu kesilmiş ve herkes buna hayret etmiş. İfade etmeye çalıştığım gibi emperyalizmin hâkimiyeti sürdükçe pek tabii olarak kendisinin münbit arazisi ve elemanı olarak müstemleke politikaları, uygulamaları ve buna çanak tutacak çocukları da beraberinde hayatiyetlerini sürdüreceklerdir. Bize düşen en büyük vazife mümkün olduğu kadar bu müstemleke çocuklarını tanımaya çalışmak ve bu yönde en ufak bir emmaresini tespit ettiğimiz insanlara mesafe koymak ve onları muhatab kabul etmemeye gayret göstermektir. Bunların en büyük korkusu tecrit edilmektir. Balıkla su misalinde olduğu gibi. Evet, vatan için, millet için ve insanlık için müstemleke çocuklarına selam vermeyin, selamlarını almayın, onları kesinlikle hiçbir şekilde muhatap almayın. Onlar bu yaptırımdan dolayı hem kahrı perişan olacakları gibi hem de topluma zarar verme ortamından mahrum kalırlar.

İdeolojik, teokratik ve cunta yönetimlerinde yönetim sahipleri başta kendilerine sonra iktidarlarına sahiplik edebilecek karakterde olan insanları tespit eder. Haddi zatında böyle bir tedbir faslına da gerek kalmaksızın bu ortamlarda bu şartları taşıyan canlılar hemen iktidardan pay almak için tekmil vermeye hazır vaziyette beklemekte ve istihdam edilmeleri için nazire yapmaya başlamışlardır. Bu zevat hemen yönetim kadrolarının etrafını zırhlar şeklinde sararak kimsenin onlara doğruyu sızdırmalarına fırsat vermedikleri gibi ablukaya alınan devlet veya başka bir organizasyonun tepesinde bulunan zevatın da hiçbir kimseye ulaşıp onlardan doğru dürüst danışmanlık hizmeti almasına fırsat vermezler. Artık söz konusu hâkimiyet sahibi iktidar ablukaya alınmış ve bütün dünyasını etrafındaki şaklabanlardan oluştuğu zehabına ererek kendi asli unsuru olan milletiyle arasına buzdan ve demirden dağlar örülmüştür. İktidarının ilk yıllarında övülmekten ve hak etmediği iltifattan nefret eden o dürüst yönetimin mensupları bir süre sonra her gün, her saat sistematik olarak sunulan övgülerden büyük bir haz ve iştiyak hissetmeye başlamıştır. O iktidar sahibi artık şimdiye kadar kendisine yağcılık olsun diye sunulan övgüleri tabii bir hak olarak kabul edip kendisinde ilahi kudretler vehmetmeye başlayınca ona yaptıramayacakları hiçbir yaptırım, uygulama veya işlem yoktur. Çünkü o kendini yeryüzünün tek kudret sahibi olduğunu sadece zanneden bir megaloman olmuştur. Daha yakın bir tarihte Saddam’ın Ortadoğu serüveni buna en güzel bir örnek teşkil etmektedir.

Evet, haksız yere iktidar yapanlar kendilerine uşak aradığı için bu fırsatı iyi değerlendiren ehvenatı layık olmadıkları çok yüksek mevkilere getirerek başta göreve getirilen kişiye bilahare bütün mazlum millete zulüm mekanizması kurulmuş demektir.

İdeoloji, teokrasi veya cuntaların kiraladığı bu kiralık katillerin gerçek ideolojilerinin aslında menfaatlerinin oldukları kendi şahsi menfaatlerinin seyri gereğince hali hazırda mensubu oldukları yönetimler yenilgiye uğradıklarında hiç zaman kaybetmeden eski patronlarına ihanet etmeyi normal bir hak kabul ederler. En ağır ihaneti reva görüp yeni tesis olunan ve daha düne kadar düşmanlık yaptığı organizasyonun köpekliğini yapmaya başlar. Bu zikzaklı hayat seyrinden en ufak bir utanma, sıkılma, üzülme emaresi taşımadığı gibi müthiş bir diplomatik manevra kabiliyetini icra etmiş olmanın verdiği rahatlığı yaşamaktadır. Böylece eski arpalık elden çıkmış olsa da yerine yeni bir arpalık tesis edilmiştir. Geriye ne kalmıştır elde edilen bu tarlaya bol miktarda arpa ekip onları afiyetle mideye indirmek kalmıştır. Bunu bizim Musa Hocamızın deveci köyündeki eşeği de yapıyordu. Kral öldü. Yaşasın yeni kral.

Hâlbuki milletimizin ve dünya milletlerinin genel değerlerine hitap eden ve insanoğlunun asgari müştereklerine saygı duyan iktidarların böyle bir handikapları müşarünileyh olmadığından istihdam edecekleri ast üst farkı gözetmeksizin bütün milletlerinin içinden objektif normları esas alarak süzerek değerlendirecekleri için atamalarda liyakatı esas aldıklarından ne atamada ve ne de milletine zulüm değil hizmete vesile olunduğundan ve haksız sınıf atlama cambazlığının da önü kesilmiş olduğundan kimsenin huzuru kaçmadığı gibi her fert deruhte ettiği işi en mübarek iş olarak kabul edip onu nasıl daha mükemmel yapabilirim düşüncesiyle hem daha verimli oluyor hem de devlet millet mekanizmasında en ufak bir pürüz çıkmayacaktır. Hizmetler gerçek rayına oturduktan sonra da moral değerlerimiz üzerinden siyaset ve hamaset yapanların da haddi zatında birer seküler hayat avcısı oldukları görülecek. Düşen bu maskelerinin kimseyi aldatmaya yaramadığını görerek bizleri istimal ve istismar etmekten vazgeçeceklerdir. Böylece varoş çocuğunun üstesinden geldiğimiz gibi müstemleke çocuğundan da yakamızı kurtarmış olacağız. Bilindiği gibi varoş çocuğu şehirlerimizi müstemleke çocuğu da devletimizi mahvetmişti.

Bunların yaptıklarını dillendirmek bizim vazifemizdi. Biz görevimizi her şeyi göze alarak yaptık ve yapmaya da devam edeceğiz; bütün anırma ve havlamalara rağmen. Tekrar size de bize de bunlara karşı alınması gereken bütün zecri tedbirleri almaktan başka çare olmayacaktır. Haydi, bakalım görev başına.

Gerçi bu analiz silsilesi okuyucunun ufkunu açarak 1- Varoş çocuğu 2- Müstemleke çocuğu diye yakınırken aklınıza başka muzır çocuk gruplarını da mutlaka çağrıştıracaktır. Onların da defterini vicdanınız dürecektir. Geçenlerde kadim dostum Bendegah-ı Mevleviye Gökhan El- Abdullah Efendi'yle müstemleke çocuklarının niçin bu kadar ihanet ehli olduğunu mütalaa ederken, bunların sürekli yardım aldıkları kişilere karşı ezik oldukları itikatlarının da bozuk olmaları hasebiyle her şeyi kuldan beklediklerini ve psikolojilerinin de bozuk olduğundan ötürü hemen ilk fırsatta ihanet ederek minnet ve şükran borçlarından kurtulmak için her türlü ihaneti bir hayat üslubu olarak sürekli kendilerine yeni mabutlar aradıkları, üzerinde mutabakata varmıştık. Vesselam.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder