Dürrül-elvan Şeyh-ül Müsakeşe Selahattin Efendiyle uydu aracılığı ile yaptığımız bir sohbetimizde şöyle demişti:” Müslüman bir kişiye tuvalette def-ül hacet yapacak kadar tütün tüttürmek caizdir”. Bu söz bana daha çocukken tütün ve tütün mamulleriyle amansızca mücadele eden merhum dedem Mehmet Said Efendinin bir hikâyesini hatırlatmıştı.
Dedemden edindiğim bilgiye göre tütünün ana vatanı Amerika idi. Oradan ilk defa İslam âleminin merkezlerinden olan Şam’a getirilmişti. O devirlerde insani ihtiyaç için gömme tuvaletler yaygın olduğundan mütevellit, kışın fazla problem olmaz ancak yaz mevsimlerinde çok aşırı sıcaklar dolayısıyla iğrenç bir buharlaşma olurdu.
Etrafı kaplayan ağır pis kokular dolayısıyla tuvalette def-ül hacet yapacak kadar durmak bile insanoğluna bin türlü işkence vermekteydi. İnsanlar çareyi cigaralarını hazırlayıp yakarak helâya girip tütün dumanıyla necaset kokusunu bastırmayı bir çare olarak benimsemişlerdi. Binaenaleyh devrin İslam uleması toplanarak şöyle bir fetva irad ederler; “Evet Müslüman bir kişiye helâda def-ül hacet yapacak kadar tütün içmek helaldir. Onun dışında asla ve kat’a haramdır” derler. Bilahare bu kötü alışkanlık büyük mücadelelere rağmen insanoğlunun başının belası olmaya devam etmektedir.
Ancak bizim Zekavet ve Ekşizade Rasim el Turani, tütünün nereden neşet ettiğini İslam âlemine nasıl geldiğini ve ne maksatlarla tüketildiğini bilmediklerinden naşi bize kulak asmaz, hele hele beleş olunca da kalite ve marka gözetmeksizin sigarayı birbirine ularlar, peş peşe yakar durmadan öksürürler.
Yahu muhteremler bu ot emperyalist bir ülkenin bize kazığıdır. Bir de ne sebeple içildiğini öğrendiniz. Yoksa siz sürekli kendinizi defül hacet makamında mı? Zannediyorsunuz. İnşallah bu dersi anlar, bir an önce bu alışkanlığınızdan vazgeçersiniz. Aksi takdirde temenni etmeyiz amma bu gidişle istikballeriniz “Parlağa” benzer, Behzat Parlak’a değil… Binler selam.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder